Ana içeriğe atla

Yazmak

Bugün ayrı yazılan de’leri doğru yazan ve üstelik sayısalcı olan bir öğrenci ile tanıştım, şoktayım :)

Şaka bir yana pandemi öncesi derse girdiğim kısacık sürede, bir şey bildiğimden değil de içgüdüsel olarak ve öğrencileri tanımak için her fırsatta bir şeyler yazmalarını talep ediyordum. Bir gün yine sınıfta boş kağıt dağıtıp bugün şunu yazacağız derken, bir gencin çıktığı kıza, yakasını silkerek bıktım dediğini görene kadar :) Pandemi patladı ve öğrenci yazı yazmaktan kurtuldu. 

Yazmanın bize ne faydası var, yazar mı olacağız? 

Mukadder Gemici lise öğrencileri ile yaptığı yazı atölyelerinde, bir Necip Fazıl yahut Nurettin Topçu keşfetmek ya da yetiştirmekten ziyade, öğrencilerin yazma becerisini geliştirirken bu vesile ile kişisel ilişkilerini düzenleme noktasında bir farkındalık oluşturmayı hedeflediğini söylüyor. Kendini ve duygusunu tanımak, karşısındaki kişinin ifadelerini doğru anlayabilmek gibi. Birkaç gündür buralara düzenli bir şeyler yazıyoruz diye insan ilişkilerinde guru olduk falan sanılmasın sakın. Biz ters köşeden geliyoruz. Yazmasak halimiz harap.

Alain de Button, Seyahat Sanatı adlı kitabında herkesin biraz resim çizmesinin gerekli olduğundan bahseder. Kitaptan bir tek bu kısım aklımda kalmış. Hatta yıllar sonra kitaba rastladığımda ilgili yeri kocaman bir bölüm zannedip arayıp durdum meğer sadece bir paragrafmış. Bu bir paragraf o dönem beni çok meşgul etmişti. Oturup yeni aldığım ayakkabının pencerenin önündeki çiçeklerin resmini çizmeye çalışmıştım. Aslında o zamana kadar bazı şeylere sadece baktığımı ama görmediğimi farkettim. Çizmek için görmek gerekiyordu. İşte kitapta anlatılan tam da buydu. Amaç ünlü bir ressam olup çok düzgün resimler yapmak değil, amaç görmeyi öğrenmek. 

Hitap ettiğim kitlenin bakışları beni çok etkiler. Ben konuşurken hep sert bakan bir erkek öğrenci vardı. Bu bakışların karşısında nasıl diken üstündeyim anlatamam. O gün kalan sürede yine boş kağıt dağıtıp ev çizmelerini istemiştim. Çok profesyonel çizimlerin yanında sadece evin dış duvarlarını çizip verenler de oldu. Bizim çatık kaşlı delikanlının ne çizeceğini çok merak ettim. Baktım eve pencere yapmış, pencere önüne iki saksı çiçek ve saksının yanına bir kuş. Şimdi bile burnumun direği sızladı. 

Başa dönecek olursam bugün tanıştığım Erasmus ile Almanya'da okuyan öğrenci ile bir saat kadar sohbet etti. Sonra kendisinden kütüphane günlüğüne yazı yazmasını rica ettim. Bu kadar uzun bir yazı ve düzgün bir metin beklemiyordum açıkçası, çok mutlu oldum. O da yazmanın kendisini iyi hissettirdiğini böylece yaptığı şeyleri, geçtiği merhaleleri daha net gördüğünü ifade etti. Mutlu mutlu ayrıldık.

Erbain 17/40

Yorumlar