Ana içeriğe atla

Konyalı'ya Veda


Üniversiteyi kazanıp İstanbul'a gideceğim kesinleşince babam, halamda kalmamın uygun olacağını söylemişti. Keşke ayrıntıları hatırlarsam. Bunu bana nasıl söyledi, ben başka bir yerde kalmak istedim mi, halamla ne konuştu, enişteye ne dedi bilmiyorum. Eskiden böyle şeyler kendiliğinden mi yola girerdi acaba? Hiç konuşulmadan...


O zamanlar İstanbul şimdiki gibi ha deyince gidilen bir yer değildi. Böylece ben, ancak bayramdan bayrama babaanneme gidince görüştüğümüz Kurtoğlu ailesinin evinde, iki yıl misafir oldum. Hepsinden Allah razı olsun. Hep el üstünde tutuldum. Her akşam çay içmeye :) ve kahvaltıda yeşillik yemeye :) orada alıştım.

Evin kızı iki kişilik kocamaan yatağını bana verip kendisi iki yıl çekyatta yatınca, gönülden vermenin ne demek olduğunu bildim.

Okuldan gelince bir köşeye kafamı yaslar yaslamaz rüya görmeye başladığımdan :) rahmetli halam, bu kız taşa yatsa uyur, derdi. 

Bazen tok olurdum. Akşam yemeğinde sofraya oturmazsam şayet eniştem, bugün Konyalı'da mı yedin diye takılırdı. Bu aramızda tatlı bir şaka olarak kaldı. Birbirimize Konyalı der olduk. 


Konyalı, cuma gününün sünnetlerini itina ile yerine getirirdi. O sene Ramazan hafta sonu başlamıştı.  Ben eve gitmiştim. Tekrar İstanbul'a döndüğümde eniştemi başında yeşil tekkesi ile odanın ortasına çekip televizyona yaklaştırdığı tekli koltuğunda Kuran dinlerken görünce :) şok olmuştum. Bir ayı bu şekilde geçirmişti. 


Sair zamanda dini saikleri muntazaman devam ettiremese de Ramazan'da tam bir iklim değişikliği yaşardı. 

Az konuşurdu, çok konuşmanın afetleri kendisinde yoktu. 

Cömertliğine şahidim Ya Rabbi, eksiklerini meleklerin ile tamam eyle. 

Ruhu şâd, mekânı cennet, makamı âlî olsun.

(İlk fotoğraf Karamürsel, diğerleri eniştemin köyü Saraylı - Gölcük)

Yorumlar