Ana içeriğe atla

Günlerin getirdiği



Havalar çok sıcak. Taa Erbain'in başında dikmeye başladığım kıyafeti sonunda bitirdim. 



Bugün hiç kitap okumadım. Bir kaç sayfa okumaya çalıştım ama devam edemedim. Geçen hafta sonu bir kitap bitirmiştim. Finansal okuryazarlik, para işleri falan. Bu hafta da ekonomi ile ilgili bir kitap okuyup bitirecektim olmadı. Aaa, ama başka bir şey yaptım. Aldığımı verdiğimi hiç yazmam normalde. Minik bir deftere harcamalarımı yazmaya başladım. Hoca da bir süre bunu yapmayı öneriyordu. Hem böylece en çok nerelere harcama yaptığımı görme imkanım olacak inşallah.


Geçen hafta okuduğum Zengin Baba Yoksul Baba kitabında yazar, geliriniz elinize geçtiğinde yapacağınız ilk şey, mutlaka kendi aktif bölümünüze yani kazanç getirecek, kendiniz için çalışan para bölümüne belirlediğiniz miktarı ayırmaktır, diyor. Fatura, kira, borç her ne ise hepsinden öncelikli olan sizin kendiniz için ayıracağınız miktardır. Bunu ayırdıktan sonra diğer ödemeler için daha gayretli olmak ve yeni gelir kapıları bulmak zorunda kalırsınız, diyor. 

Öğrencileri Mahir İz hocanın her ay maaşını alır almaz kırkta birini ihtiyaç sahiplerine dağıttığını kendilerine de bunu tavsiye ettiğini söyler. Bu hem vermeye alışmak içindir hem de hoca, “Havl-i havelân* senede bir kere eline para geçen insan içindir, biz her ay maaş aldığımıza göre her ay bunun zekâtını vermeliyiz” diye düşünür. 

Müslüman için en büyük gelir zaten kendisine kalan değil aksine ihtiyaç sahibine verdiği yani elinden çıkıp gidendir.  Bir defasında Peygamber Efendimiz kestiği koyundan geriye ne kadar et kaldığını sormuş, Hz. Âişe validemizin kendilerine sadece bir kürek kemiği kaldığını söylemesi üzerine “Ey Âişe! Desene bir kürek kemiği hariç hepsi bizim oldu” buyurmuştur.

Öyle işte. Tamam bilanço yapacağız ama gerçek kazancın ne olduğunu akıldan çıkartmadan.


*Yıllanma, üzerinden bir yıl geçme anlamında zekatla ilgili olan bir fıkıh terimi. 

Yorumlar