Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaleme gelen

Kafamda bi milyon mevzu var. Onu yazayım bunu yazayım. Lisede sabahları okula giderken uzunca bir yol yürürdük. Kışın soğuk olurdu, ayakkabıların içinde alttan ısıtmalı bir şey olsa derdim. Aklımızdan geçenler gözümüzden de yazılı olarak geçse oradan okuyuversek derdim :) Bir saattir bisikletle geziyorum, zihnimden geçenler kendiliğinden yazılsa pek iyi olurdu.  Kulağımda karışık şarkılar. Son durak annemin evi. Oradan geçilmeden bizim eve gidilmiyor zaten. Eşimin babaevi daha ilk günlerden dağıldı, satıldı, mazi oldu. Bizimki müze gibi. Kadriye Sultan Müzesi. Şimdi kapıyı çalsak içeriden çıkacak gibiler.   Işıkları kapalı. Geç oldu artık uyumuşlardır diyeceğim ama uykular hep haramdı anneme. Bir Nurdane teyze bir annem. Mahallenin uyumayanları. Reyhan abla ile sabahlara kadar oturup konuşmak isterdik, uykumuz gelir oturamazdık. Annemle halam uykusuzluktan şikayet ederdi gülerdik. Bize ödül olacak olan onlara cezaydı.  Ağlamak niyetinde değildim ama eve bakınca

Konyalı'ya Veda

Üniversiteyi kazanıp İstanbul'a gideceğim kesinleşince babam, halamda kalmamın uygun olacağını söylemişti. Keşke ayrıntıları hatırlarsam. Bunu bana nasıl söyledi, ben başka bir yerde kalmak istedim mi, halamla ne konuştu, enişteye ne dedi bilmiyorum. Eskiden böyle şeyler kendiliğinden mi yola girerdi acaba? Hiç konuşulmadan... O zamanlar İstanbul şimdiki gibi ha deyince gidilen bir yer değildi. Böylece ben, ancak bayramdan bayrama babaanneme gidince görüştüğümüz Kurtoğlu ailesinin evinde, iki yıl misafir oldum. Hepsinden Allah razı olsun. Hep el üstünde tutuldum. Her akşam çay içmeye :) ve kahvaltıda yeşillik yemeye :) orada alıştım. Evin kızı iki kişilik kocamaan yatağını bana verip kendisi iki yıl çekyatta yatınca, gönülden vermenin ne demek olduğunu bildim. Okuldan gelince bir köşeye kafamı yaslar yaslamaz rüya görmeye başladığımdan :) rahmetli halam, bu kız taşa yatsa uyur, derdi.  Bazen tok olurdum. Akşam yemeğinde sofraya oturmazsam şayet eniştem, bugü

İncinme - İncitme

Az önce masaya koyduğum bardağa baktım uzaktan, yollar uzun yollar ince yol kısalır aşk gelince dedim 🎶🎶 Hasan Sağındık  ne güzel söylerdi Abdürrahim Karakoç'un şiirini. İNCİTME Gölgesinde otur amma Yaprak senden incinmesin. Temizlen de gir mezara Toprak senden incinmesin. Yollar uzun, yollar ince Yol kısalır aşk gelince Yat kurban ol İsmail’ce Bıçak senden incinmesin. Burdayım de ararlarsa Doğru söyle sorarlarsa Tabutuna sararlarsa Bayrak senden incinmesin. İl göçsün göçtüğün vakit Yol yansın geçtiğin vakit Suyundan içtiğin vakit Kaynak senden incinmesin. Toz konmasın sakın sana Hakkı geçer halkın sana Gücenmesin yakın sana Uzak senden incinmesin Yazarım bir şeyler ama şimdi sadece bu ezgiyi söylemek ve fotoğrafa bakmak istiyorum ve aradaki mesafeye. Bir de çay içmek. Ezan okunuyor... Allahu Ekber.

Esatirul evvelin

Bu Kuran'da geçen bir tanımlama. Yanlış hatırlamıyorsam müşrikler ayetler ile eskilerin masalları diyerek dalga geçiyorlardı. İki üç gündür Peyami Safa'nın Bir Tereddüdün Romanı adlı kitabını okuyorum. Offf çok sıkıldım. Bitirmek için kendime baskı yaptım resmen. Sonu nereye bağlanacak diye zorla da olsa okumaya çalıştım. Son elli sayfayı atlaya atlaya bitirdim. Klasik falan diyerek eski eserleri çocuklara zorla okutmaya çalışıyoruz ya genelde, kendimi onların yerine koydum. Zaten içim darlanmıştı iyice darlandı. Kim niye okusun bu esatirul evvelini diyesim geldi.  Böyle birkaç yerin fotoğrafını çektim sadece, o kadar yani.  Peyamiciğim küsme ama uzun bir süre kapını çalmayı düşünmüyorum, haydi kal sağlıcakla.  Yarın sağlam kafa ile kitap ile ilgili daha önce yazılmış bir şeyler varsa okuyacağım yine de, bakalım millet ne demiş kitap için. Kayda değer bir şey bulursam eklerim buraya. Not: Türk ve Batı edebiyatındaki edebî türlerin gelişimi üz

Günlerin getirdiği

Havalar çok sıcak. Taa Erbain'in başında dikmeye başladığım kıyafeti sonunda bitirdim.  Bugün hiç kitap okumadım. Bir kaç sayfa okumaya çalıştım ama devam edemedim. Geçen hafta sonu bir kitap bitirmiştim. Finansal okuryazarlik, para işleri falan. Bu hafta da ekonomi ile ilgili bir kitap okuyup bitirecektim olmadı. Aaa, ama başka bir şey yaptım. Aldığımı verdiğimi hiç yazmam normalde. Minik bir deftere harcamalarımı yazmaya başladım. Hoca da bir süre bunu yapmayı öneriyordu. Hem böylece en çok nerelere harcama yaptığımı görme imkanım olacak inşallah. Geçen hafta okuduğum Zengin Baba Yoksul Baba kitabında yazar, geliriniz elinize geçtiğinde yapacağınız ilk şey, mutlaka kendi aktif bölümünüze yani kazanç getirecek, kendiniz için çalışan para bölümüne belirlediğiniz miktarı ayırmaktır, diyor. Fatura, kira, borç her ne ise hepsinden öncelikli olan sizin kendiniz için ayıracağınız miktardır. Bunu ayırdıktan sonra diğer ödemeler için daha gayretli olmak ve yeni gel

Sabahın büyüsü

Yedi gün olmuş akşamları telefondan uzak durmaya başlayalı. Sabah balkonda namaz kıldıktan sonra hilali farkettim. Sübhanallah, çok güzeldi. Hemen fotoğraf çektim ve alışkanlıkla fotoğrafı duruma ve hikâyeye koydum. Bunu saat sekizde interneti açıp, koyduğum kurala uyarak yapmak aklıma gelmedi. İnterneti erken açmış oldum. Bunun üzerine düşünebilirim.  Öyle insanlar görmüşsünüzdür. Sigar içer ama isterse bir hafta, bir ay içmez. Ne bileyim arkadaşlarla buluşur ortama dahil olmak için bir tane yakar belki. İpin ucu elindedir yani. Kendisi ipin ucunda olmaz hiçbir zaman. Bu bir irade terbiyesi midir? İsteyen herkes bunu yapabilir mi? Yoksa bunu hiç yapamayacak ve o nedenle bu işlerin etrafında hiç dolanmaması gereken kişiler var mıdır? Duramadığımızı ne zaman fark ederiz? Bağımlılığa giden yolda irademizi nasıl kuvvetlendirebiliriz? İnternet benim sigaram olmuş. Niyet ettim ipin ucunu tutmaya. Sokma akıl sekiz adım gider diye bir söz var. Başkasının aklıyla bir ye

Düşme

Türkçenin Sırları kitabını okumaya ve rüyalarımı yazmaya devam ediyorum.  Çok rüya görmüyorum ama gördüklerimi yazmak ve hayra yormak hoşuma gidiyor. Birazdan beşinci rüyamı yazacağım deftere. Bunu düşününce yani rüya yazma ve rüyaya dair fikir yürütme acaba kafayı mı yiyorum dedim :) öyle değildir herhalde. Ümit Meriç bunu yıllardır yapıyor gayet de aklı başında kadının. Aslında Tülay Kök de rüya günlüğü önermişti. Neyse geçen gece nefes nefese uyandım. Gerçekten nefes nefese miydim rüyanın etkisi mi bilmiyorum. Uyandım ve bu rüyayı unutmamam lazım dedim. Bu kadar nefes nefese kaldığıma göre bu üzerinde düşünülmesi gereken bir rüya olabilir. Bu niyetler kendi kendime rüyayı tekrar ettim iyice zihnime yerleşsin ve sabah kalktığımda yazayım diye. Sabah oldu başka bir rüya ile uyandım. Son gördüğümü hatırlıyorum ilkine yani o kendi kendime unutmamak için tekrar ettiğim rüyaya dair hiç bir şey hatırlamıyorum ama tekrar ettiğimi, unutmamaya calıştığımı hatırlıyorum. Çok ilginç. 

Leylayım Leylayım Leyla...

İnsanın kendini, kendiliğinden göremiyor oluşu da bir nimettir değil mi?  Bir erdem olarak kendi hatalarımıza odaklanmaktan başkasının kusurlarını değil kendi kusurlarımızı görmekten bahsediyoruz ya hep. Peki kişi kendindeki kusurları hiç çabasız gayretsiz hemen görüverseydi ne olurdu?  Eyvah dedim bunu düşününce. Sabah kalkıyorsun ve kendine bakıyorsun başlıyorsun dövünmeye; onu niye yaptım bunu neden söyledim, kaşım gözüm, saçım başım, iş görme biçimim falan derken ooo hooo bir sürü mevzu toptan geliyorlar, sağdan soldan. Yanlış hatırlamıyorsam Ayşe Şasa'nın buna benzer bir dönemi vardı. Kendini beğenip beğenmemek anlamında değil de dünyada var olan her kötülüğe kendinin sebep olduğunu düşünmek şeklinde. Delilik Ülkesinden Notlar kitabında hastalıktan muzdarip olduğu ve evden dışarı çıkamadığı günler.  Hoca diyor ki kibirle kendini beğenme birbirine karışıyor. İnsan yaptığı bir şey için aa ne güzel yapmışım demeyecekse onu sürdüremez ki. Kendine ve işine sahip çıkamaz

Rahmet yolları kesti :)

Süt kaynadı, kapadım. Jersey inek sütü acayip yağlı oluyor. Kalın bir kaymak tabakası var üstte. Süt hazır sıcakken hemen biraz sütlaç yapayım soğuk soğuk yeriz, dedim.  Karadeniz'de pirinci direk süte koyup ağır ateşte yavaş yavaş pişiriyorlarmış. Biz şehirde her şeyin kolayına kaçıyoruz. Çakma sütlaç. Pirinci suyla haşladım. Sütü bardakla ölçüyorum, sıcak diye üstten üstten aldım bir kaç bardak. Kepçeyi dibe daldırınca arazi birden değişti. Eyvah sanırım süt kesilmiş. Eee nolcek şimdi? Bilmiyorum. Yeni bir keşif yapmanın tam sırası. Aa biz onu zaten biliyoruz, aaa asıl ondan şu yapılır falan demeyin. Biz bilmiyoruz işte deneyeceğiz. İçine bilmem ne kat süz, lor olsun, kalan sudan hamur mayala falan da demeyin yapamam. Lorlu pasta yeniyorsa sütlaç da yenir diyerek yola emin adımlarla devam ediyorum. Kattım sütü haşlanmış pirince. Biraz kaynadı. Şekeri ekledim. Maliyet giderek artıyordu 🤪🥴 Ne maliyetiydi o, ondan işte. Vanilya ve son olarak az bir şey nişastayı suda

Hallerimiz

Hal sârîdir yani hal sirayet edicidir, bulaşıcıdır. Özellikle hiyerarşinin, ast üst ilişkisinin olduğu kurumlarda bunun önemi iyice ortaya çıkar. Sirayet yukarıdan aşağıya doğru hızla herkese ulaşır en ücra köşeye kadar gider. O yüzden atalarımız balık baştan kokar demişler. Kuyruk ben kokmayacağım dese de bir kıymeti harbiyesi yoktur. Suyun yukarı doğru akmasını beklemektir bu. Halbuki su aşağıya doğru akar ve bu doğallıkla olur. İyice güçlendiğinde önüne çıkan taş, ot, çer çöp ne varsa alır götürür. O yüzden ortalık biraz bulanık gibi görünse de zamanla sular durulur, dibe çökecek olan çöker, gidecek olan gider.  Eski ve klasik metinleri okumak ve anlamak için çaba sarf etmek gerekiyor. Eskiden keçi boynuzu ve iğde yerdik. Şimdi ağzımıza koymuyoruz. Bu kitaplar biraz keçiboynuzu yemeye çalışmak gibi. Tadına varmak için uzun uzun çiğnemek gerekiyor.  Diyanet İşleri Başkanlığının bastığı Klasik Ahlâk Metinleri serisinden öğretmen, öğrenci ve öğrenme adabının anl

Geceler yar yar...

Geceleri çalmışlar. Peygamber efendimiz sanırım yatsıdan sonra evine çekilirdi.  Yazma erbaini bitti. Hergün alkışlanmak beni doyurdu galiba. Yazdım ve biraz takdir aldım. Bir şeyleri sürdürmek konusunda hep sorun yaşayan ben için iyi bir deneyim oldu bu. Bitecek olduğunu bilmek de rahatlatıcıydı. Şimdi düşünüyorum da bir şeyleri sürdürememem aslında biraz da çerçevenin genişliği ve zamanın uçsuz bucaksızlığından kaynaklanıyormuş galiba. Sınırlandırınca daha yapılabilir göründü gözüme bazı şeyler. Mesela yılardır Arapça başlar bırakırım, günlük Kuran okumayı başlar bırakırım. Erbain sonrasında kendime baktığımda bunları kısa dönemlerle planlarsam bir şeylerin üzerinde çalışabileceğim hissi oluştu bende. Bıkmadan, darlanmadan ama alttan alta yine bir planla belki. Düşüneyim biraz. Başa dönecek olursam beğeniye doydum. Instagrama post koyup kim beğenecek diye beklemenin manası yok artık. Şimdi akşamları internete girmemeye çalışacağım. Ufaktan başlayayım. Yirmi gün akşam ınst

Son

Erbain40/40 Kırk, bir veda mıdır? Mezuniyet mi?  Hüzün mü sevinç mi, bitiş mi başlangıç mı, ayrılık mı vuslat mı?  Bidayeti olan her şeyin bir nihayeti vardır demişler ve korka durun ölümden cümle doğan ölmüştür. Bugün kendi kendimi mezun ediyorum. Elimden geldiğince eğri odun getirmemeye çalıştım dergaha.  Hem elimizdeki odundan hem yüzümüzdeki ifadeden sorumluyuz aslında. Bilirsiniz o hikayeyi. Amerikan başkanlarından biri kendisine bir danışman alacak tipine bakıp vazgeçiyor işe almaktan. Yanındakiler buna tepki gösterince de kırkından sonra insan yüzünden sorumludur diyor.  Hâl sârîdir diyorlar bir de yani bulaşıcı. Kiminle hemhal olduğuna dikkat et. Şimdilerde bunu etrafınızdaki beş kişinin ortalamasısınız şeklindeki revize ettiler.  Kırkta bir hikmet olduğu kesin. Bir şeyi kırk gün yapmaktan yola çıkmıştım aslında ama madem mevzu yaşa geldi, Ahkaf süresi 15. ayeti hatırlamakta fayda var. Nihâyet insan güçlü kuvvetli çağına erişip kırk yaşına varınca şöyle der: “Rabbi

Erbain 39

Otobandan önce son çıkış. Erbain 39. Amaaan Allah'ın günleri mi bitti yine yazarım nolcek. Bitmemiştir inşallah🙄. Yazarım ama biraz sükut etsem, derinlikli alan okuması yapsam. Böyle deyince de çok havalı oldu heee. Derinlik, alan falan.  Alanım ne bilmiyorum, bilsem çoktan derinlere inmiştim 🥴 İnandınız mı? Tâbii ki de gerçek değil. Daldan dala uçan bir kuşum ben. Bir üniversitede uzun seneler öğrenci olmak, o dersten bu derse koşturmak çok cazip görünüyor gözüme. Sevdiğim ve merak ettiğim bir mevzunun peşine takılıp ne bulursam okumak. Yine de benden bir akademisyen çıkmazdı. Disiplin kıt. Nilay Örnek'in Nasıl Olunur podcastinden çok şey öğreniyorum. Dinlediğim son iki bölümde bağlantısal bütünsellik ve otoetnografik yöntem diye hiç duymadım iki şeyden bahsettiler mesela. Kendimi bu tanımlamalara çok yakın hissettim. Bunlarla ilgili okuma yapabilirim belki. video Erbain'e başlarken yemek ve dikiş eşliğinde bir şeyler yazmaya niyet etmiştim çünkü yazacak malz

Almalı mı almamalı mı?

. Tatil bitti, kitabı, defteri, kalemi aldık oturduk. Gerçi tatilde de durum pek farklı değildi. Orta birde Arapça öğretmenimiz Seyit Semiz defterlerimize şöyle bir cümle yazdırmıştı. "Okuyarak yorulduğunuzda yazarak dinlenin." Lisede Akaid dersinde Mustafa Tülü hocamız da "her çiçekten bal toplayan arı gibi olun" demişti. Bir doğruya samimi  bir niyet ile tutunmakla başlayacak her şey galiba. Çoğu zaman dümdüz yürüyemesek de yolda olmaya niyetimiz var elhamdülillah. Tavsiyelerinizi unutmadım öğretmenim.  Okur yazar tayfa artık iyice digital oldu. Dağda bayırda hemencecik ekranını açıp çalışmasına devam edenleri,  ayağında çocuk sallarken elindeki incecik tabletten okuma yapanları, not alanları gördükçe yemesem içmesem ben de bir tane alsam diyorum. Hatta bir ara sanki tabletim olsa oooo kim bilir neler yazarım hissine de kapılmıştım, Erbain'e başlamadan önce. İkinci görselde kısa bir ACM kesiti var 😅 Sonuç oraya varmaz inşallah.  ACM video Genelde

Öteki

Ben hiç öteki olmadım. Evet başörtüm nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldım ama bunu insan bazında bireysel olarak bana yönelten olmadı. Resmi kurumlara gittikçe tosladım, bu duvara. Çevrem aşağı yukarı benim gibiydi. Ayrımcılığı direk aile içerisinde yaşayan ve evin ötekisi olan insanlar da vardı (bkz Yalnız Değilsiniz filmi). Yaşadığım ilçe, çocukluğumda ağırlıklı olarak Boşnak, Manav, Laz ve az sayıda Macırdan (Muhacir) oluşuyordu. 'Kurbanda yedi hisseye Lazlar girer" diye bir söz varmış mesela :) şimdi komik geliyor gülüyorum ama bu bir hakaret aslında. Söyleyen kişiler küçükbaş hayvan kesen ve mekana daha önce gelmiş olan Boşnaklar.  Çocukluğa dair en geriye gittiğimde karşılaştığım bir olgu ise Yozgatlılık. Hatırladığım ilk öteki, ilk hor görülen, daha da ileri gideceğim hatta iğrenilen kişiler Yozgatlılardı. Aaa bilmem kim var ya Yozgatlı ama çok temiz, çok şöyle, çok böyle diye yaldızını kazıyınca altından başka şeyler çıkan iltifat cümleleri var zihnimde. Sonr

İnisiyatif

Bu sabah erken kalktım çok şükür. Her zamanki kararsızlığımla sağa mı gitsem sola mı diye yol ayrımında azıcık durup Ereğli uzak oraya geniş zamanda gitmek lazım deyip döndüm sola. Simit aldım ve yorulunca oturur bir çay içer kitap okurum dedim.  Artık her yere elinizdeki simitle oturamıyorsunuz malum. @kuduskiraathanesi gibi ne olursan ol gel diyen yer sayısı az. Zaten bangır bangır müzik çaldıkları için gitmiyorum diğerlerine.  Aklımda balıkçı barınağında mola vermek vardı ama sanırım bayram nedeniyle açık değildi. İz kafeye kadar gittim orası da kapalıydı. Yolda siyahi bir çift gördüm merhaba dedim adam salamun aleykum dedi dönüşte tekrar görürsem durup konuşmaya niyet ettim. İngilizcem çok iyidir. Şöyle bir cümle kurayım dedim where are you from and fe eyne tezhebuun :) İnat ettim deniz gören bir yerde oturacağım simitimle. Son durak Öğretmenevi çay bahçesi. İnşallah çay vardır, seslendim görevliye yokmuş. Biraz dinleneyim dedim iki dakika sonra adam yanıma