Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rıhle-24

Hımmm konuşurken susacak, susarken konuşacağız. Bu durumda yazarken kendimizi beğenmeye başladıysak yazmayacağız demek oluyor sanırım. Son bir tanecik yazsam olur mu 😉🥴 Umreden önce de bir süredir burada bir şeyler yazıyorum. Bana iyi geldiğini düşünüyorum. Az da olsa okuyan ve beğenen de var. Ben de beğeniyorum. Artık herkes kitap yazıyor. Benim öyle bir isteğim ve kitaba konu olacak yazı alanım da yok. Yoktu yani. Ravza'ya veda ederken yazdığım bir kaç yazıdan gaz alarak içime acayip bir his doğdu. Nurullah Genç'ten Yağmur adlı naatı yazmaya nasıl başladığını dinlemiş miydiniz? Naat yazmadan şair olunmayacağı bilgisini kafasında yıllarca dolaştırmış. Sonra birden bir yolculuk dönüşü otobüste aklına iki mısra geliyor ve hemen biletin arkasına not alıyor, içinde müthiş bir sevinç. Gömlek cebine koyduğu bileti ara ara yokluyor eliyle ve Allah'ım ben bir şey yazmaya başladım diyor. Yılların birikimin sonunda taşmaya başladığı o an. Devamında eve kapanıp, yemeden

Rıhle-23

Son gün, son namaz. Ben gelene kadar alt kat kapatılmış, say alanındayım. Aklıma Emine Şenlikoğlu geldi. Cennete gireyim de çöpçü olayım diyorlar cennette ne çöp var ne çöpçü diyordu ben gençken. İç avluya giremeyince cennetteki çöpçü mü oluyoruz acaba? Olsun burası da güzel. Fatma Bayram, herkes yap bozun en önemli parçası olmak istiyor. Tablonun içinden bize bakan kızın gözleri mesela. Ama bu tablonun tam olması için kenarda köşede kalmış ota da ihtiyaç var, demişti.  Neyse namazı say alanında eda ettik. Bir işte yol açan olmak yani işi ilk başlatan olmak çok önemli. Hayra anahtar şerre kilit diye dua vardır bilirsiniz. Birisi bir yerde namaza duruyor, arkadan gelenler de onu görüp durunca orada hemen bir öbek oluşuyor. Bir bakıyorsun meğer yolu tıkamışsın. Herkes nerede durduğuna bakacak, ezbere iş yok. Yoksa işin sonu Yallah Haci'ya varıyor. Hayatınızda size Yallah Haci diyen biri varsa ona bir de bu gözle bakın 😉 Hocanın namazda ne okuduğunu anlamaya ç

Rıhle-22

Kısa süreli umre tam anlamıyla saatli bir bomba. Bir şeyden feragat etmem gerekti. Sevre çıkmadım. Olursa bir dahaki sefere inşallah. Veda tavafına kadar otelde dinleniyorum.  Dün öğleden beri acayip bir kalabalık var Kâbe'de. Öğlen sıcağında güya kimse gelmiyor diye tavafa gittik. Akşam da çok kalabalıktı. Meğer cuma gecesi olunca bizim farklı illerden pazar sabahı Eyüp Sultan'a namaza gitmemiz gibi civardan insanlar akın akın gelirmiş. Çoluk çocuk, süslü püslü herkes Kabe'de. Hudeybiye umresini zor bitirdik. Böyle küçük ayrıntıları bilmek için o yerin gediklisi olmak gerekiyor. Biz nereden bilelim. Neyse yazdık bir kenara. Perşembe ve cuma hep kalabalık. Kenara yazılacak ikinci madde; cuma namazı çıkışında hiç acele edilmeyecek. Namaz bitti haydi çıkayım cümlesi en erken iki saat sonrası için söylenecek. Tabi ben bu kuralı da bilmediğimden yarım saat sonra falan çıktım. Otobüs bekleme alanını tarif etmem mümkün değil ama edeceğim 🙂 İyi ki çıkmışım ortamı görm

Rıhle-21

Otel Gören Defterler Nuri Pakdil'in okumadığım ama adını sevdiğim kitap serisi. Bu da benim otel gören ilk defterim.  Bir kaç günlük öğretmen evi tecrübesi haricinde otelde kalmışlığım falan yoktur. Kapıyı açtığımız kartı görevli hemen duvardaki bir minik kutuya koydu. Klimalar bir çalışıyor ki anlatamam. Hazır odada kimse yokken habire klimanın ayarıyla oynayıp duruyorum. O arada dur şu kartı alıp çantaya koyayım da dışarı çıkarken unutmayayım dedim ve aldım. Bir süre sonra klimanın çalışmadığını farkettim. Tüh dedim karıştıra karıştıra bozdum galiba 🤪🤭.  Baktım koridorda bir görevli var çağırdım, el kol işareti ile anlatıyorum. Yaaa bir de şimdi oda arkadaşlarım gelecek nasıl diyeceğim klimayı bozdum 🥴 Çocuk biraz bakındıktan sonra kart kart demeye başladı, ben de bakıyorum saf saf. Meğer o kartın hep o kutuda durması gerekiyormuş. Çok güldüm bu işe.  Yemekte onlar da gülsün diye arkadaşlara anlattım 😂🤭 kimse gülmedi. Türkiye'de de böyle dediler. Benim defter

Rıhle-20

Hoca Zulhuleyfe'de mikadın ne olduğunu anlatmaya başlamadan önce siz buraya gelmek için ne zaman randevu almıştınız, dedi.  Düşündüm, randevuyu 2000 yılında almışım. İzniniz olursa gelmek istiyorum, demişim. Evin sahibi beni sıraya koymuş. Ben unutsam da o unutmamış. Çok manidardır ki aradan tam 23 yıl geçtikten sonra randevu talebime onay gelmiş. Risalet gibi. İkinci umre için Ciraneye giderken Mina ve Müzdelife'de hacıların konakladığı yerden geçtik. Çadırlarda kaldığımı düşündüm biraz ürktüm.\n\nGeceyi orada geçirdikten sonra yürüyerek Kâbe'ye gidiyorlarmış, on iki kilometre. Babam da buralarda yürüdü he, dedim içimden. Babamın dizleri ağrırdı, kıvırmakta zorlanırdı ama namazı hep ayakta kılardı, oturmazdı. Oturarak kıl, derdik. Oturmazdı. Sorsan Sübhanekeyi okurken ne dediğini bile bilmezdi belki de.  Gençliğimde biraz radikaldim galiba. İbadetlerin içi boşaltılmış, şekilde kalmış diye konuşup dururduk. Şuraya geldikten sonra iyice kanaat getirdi

Rıhle-19

Burada o kadar çok yazılacak mevzu var ki anlatamam. Hem ibadet hem gözlem için çok az vaktim var. Tavaf halleri diye bir başlık açabilirim. Çok fazla korkularımız var. Mesela kaybolmak korkusu. Bu kaybolma mekanda kaybolma değil ama.  İnsan içinde kaybolma.  Sayı kalabalıklaştıkça aynı mekanda olmana rağmen birbirini kaybediyorsun. Çoğunluk tavafı bununla mücadele ederek geçiriyor. Yani gruptan ayrı düşmemek, arkadaşının elini bırakmamak için uğraşan dolayısıyla sürekli bir eliyle önündekini itip yol açmaya çalışan insanlar var.  Önce bireyselleşmeyi mi öğrenmeliyiz acaba? Tamam bir cemaat kavramı var ama tavafta cemaat yok. Kendi başına Allah'ı tespih ederek yapacağın şeyi birini elinden kaçırmamak için uğraşarak nasıl yapabilirsin ve niye koşuyoruz ne acelemiz var? İnsanın kendi ritmi ile hareket etmesi daha doğru değil mi? Her şeyi geride bırakarak gelmişken arkadaşının eline sıkı sıkıya yapışmak neden? Benim de birinin elini tutmaya mı alışmam 😉🤭 lazım yoksa? Boş

Rıhle-18

Bu televizyonlardaki Kabe görüntülerine çok şaşırıyorum artık. Çünkü benim karşımdaki Kâbe ekranlarda tepeden çekilmiş hali ile kocaman görünen, dünya kadar insanı içine sığdıran Kâbe değil.  Minicik bir bahçesi var. Kendi kapının önünde oturur gibi oturuyorsun içinde uyuyorsun, ağlıyorsun, acıkınca yemek yiyorsun. Ana rahmi gibi canlı sanki. Geleni alıyor. Allah'ın Rahim sıfatına koştukça kullar, Kabe'nin bahçesi doğumu yaklaşan kadın gibi büyüdükçe büyüyor.  Ruhlarımız Arafat'ta yaratılmış. Siz ruhunuz ile bedeninizi birleştirmeye geldiniz buraya dedi rehber. Bir hokus pokus ile acayip şeylerin olacağını falan düşünmeyin. Bilmiyorum belki öyle olanlar oluyordur. Benim için olmadı. Eğer simgesel olarak yapılan şeylerin arka planını, çıkış noktasını bilmiyorsak ve siyer hakkında klasik tarih sıralamasının dışından detaylı bilgimiz yoksa, kafamız zamanın getirisi ile kaçınılmaz olarak hem seküler hem realistse burada ne olduğunu anlamamız ve buradan bir değer üre

Rıhle-17

Abim bu yazdıklarımı okuyorsa bu kız hep etrafına bakıp duruyor bir kendi kendine kalamadı diyor kesin 🙈🥰 abimi seviyorum. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim ki. Herkes kendi meşrebince yol alıyor işte. Her hikaye kendi içinde özel ve benzersiz. Asıl iş döndükten sonra başlıyor diyorlar ya hep gerçekten iş, dönünce başlayacak. Burada hep hayret var, şaşkınlık var, seyir var. Dönünce taşları yerli yerine oturtmak şart, yaptıklarımızı anlamak için. Tavaf ve sayda gruplar hâlinde sesli dua eden minik kadınlar ya da kocaman adamlar görüyorum. Sakince ilerliyorlar. Bir süre önlerinde kalıp onların duasını tekrar ediyorum. İçlerinde benden günahsız ağızlar vardır  ve anlık da olsa bir duada buluşup birbirimize şahit oluruz diye. Bir yer ile ünsiyet kurmak ne hoş. Şimdi ben buradan bir şeyler paylaştıkça daha önce gidenler hemen kendi hikayelerine dönüp anılarını hatırlamaya, zihninde tekrar buralarda dolaşmaya başlıyor. Sen hangi kapıdan giriyorsun, en mühim soru 🙂.  Biz Bab

Rıhle-16

Mekke'ye Giden  Medine şimdiden hayal oldu.  Gün ağarmaya başlayınca mescidin kapatılan şemsiyelerine her defasında Peygamberin şakku'l kamer hadisesine şahit oluyormuş gibi 🙂 bakan insanları bir daha görebilecek miyim bilmiyorum. Umrede mümkün mertebe bir şey okumadan kendimi dinleyip içime ne geldi ise onu söylemeye çalışıyorum. İçime çok güvendiğimden falan değil bu. İçimin sahibi bir şeyler ilham eder diye beklediğimden. Medine'den ayrılıp hicret yolunu tekrar geçerek Zulhuleyfe mikat yerine vardık. Neden buradayım neyi aramaya geldim, neye niyet etmeliyim diye düşünürken Ali Ulvi Kurucu'nun hatıratında geçen bir bölümü hatırladım. Cumhuriyetin ilk dönemleri. Ailenin fertleri içerisinde hafız çok. Dede Hacı Veyis Efendi bir gün torunu Ali'nin gittiği okulun yanından geçerken şöyle bir ortama bakar ve eyvah der, hafızlık bizim soyumuzdan bu kadar çabuk mu kesilecekti? Gidişat onu korkutur ve hemen bir hal çaresi aramaya koyulu

Rıhle-15

Yarın Medine'den ayrılıyoruz. Ayşe Sevim yazmıştı sanırım insan sanki kendi köyünde gibi gece yarısı bile rahat rahat dolaşıyor buralarda ve hemen bir iki günde ne nerede öğreniveriyor. Gelmeden önce asla gruptan ayrılmam diyen ben🤭 ilk gün biraz ürkerek sonrasında ise Karamürsel'de gezer gibi dolaşmaya başladım. \n\nBugün biraz halka hizmet edeyim dedim. Ne yapabilirim diye baktım ve sevap point😉 için bir iki iş buldum. İnsanlar genelde yeşil kubbenin olduğu tarafta bir hatıra fotoğrafı çekiliyor. Fotoğraf en sevdiğim iş. Birbirlerini tek tek çekerken ben olaya dahil olup el işareti ile mevzuyu hallediyorum. Böyle bir kaç aile çektim. Bir Endonezya'lı çiftle çat pat konuşmaya çalıştık, güzel oldu.  Sonra mescidin önünde asılı tabureler var ondan bir tane alıp yol üstünde bir yere oturuyorsun 😉 İki dakka geçmeden kesin çok yorulmuş ve  oturacak yer arayan biri geliyor zaten. Hemen tabureyi verip puanları topluyorsun. O yorulan kişi kesin susamış d

Rıhle-14

Otobüsle gidiyoruz.  Otelleri, küçük pencereleri hep kapalı duran ve içinde kimse yok sandığım evleri geçtik. Biraz gittikten sonra karşıda bu tepeyi gördüm. İçime bir sıcaklık geldi. Bu Uhud olmalı dedim. Dedim demesine ama ya değilse diye de korktum. Gözümü ayırmadan bakıyorum. Yaklaştık. Tepenin devamı var sıra dağ gibi, ortada bir boşluk ve önde başka bir minik tepe daha. Otobüs döndü döndü ve bana bakan tepenin önünde durdu. Rehberimiz dünyada bu kadar berrak bir şekilde size bakan başka bir dağ yoktur. Burası Uhud dedi.  Ben geldim, dedim.  Seni seviyorum.  Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz.  Uhud diye diye...  Notlar:  1- Uhud'u anlamak pek çok sorunumuzu çözecektir. Orada yaşananlar hem çok üzücü hem çok kıymetli. Rehberimiz bir kısmını anlattı. Hepsini okumak ve üzerine düşünmek lazım. Ben sadece Uhud ile karşılaşmamı anlatmak istedim. Bilenler bilir, bir nevi hikayenin başladığı yerdir kendisi.  2- Çok şükür bugün iznimiz çıktı ve Peygamber Efendimizi

Rıhle-13

Bir gün Medine'ye geleceğim ve orada oturup yazı yazacağım hiç aklıma gelmemişti. Neyse ki aklımıza gelmeyenleri başımıza getiren bir Rabbimiz var :)  Az önce henüz Kâbe'yi görmediğimi hatırladım, birden heyecan yaptım 🥰 Kim bilir orada neler olacak. Allahım senden sürprizli hayırlar diler ve beklenmedik şerlerden sana sığınırım. Kâbe'yi görünce söylenecek dua mevzusu var bir de. Son günlerde buralardan bahsederken bir yerde konuşuldu ama unuttum. Başlarındaki hoca Kâbe'yi gördüklerinde şöyle dua etmelerini tavsiye etmiş. "Allahım döndüğüm de ettiğim her duayı kabul et" 🙄. Halbuki Hz. Ali'ye nisbet edilen bir söz vardır. Şöyle der; ben O'nun  Allah olduğunu her istediğimi vermemesinden öğrendim. Çok şükür ki bizim için en iyiyi, en doğruyu, en güzeli gözeten bir Rabbimiz var.  Yemek yemeyi bıraktım. Kokular beni iyice zorlamaya başladı. Yemek salonunun en uç noktasına oturup varsa meyve ve lavaş yiyorum. Bir de salatalık. Sala