Ana içeriğe atla

Rıhle-8

Behiç Ak'ın Ben Ne Zaman Doğdum diye bir kitabı var. Kitabın kahramanı Memo etrafındaki insanlara ben ne zaman doğdum diye sorar. Herkes değişik bir cevap verir. Babaannesi masadaki dantel örtüyü gösterip ikinci sıradaki şu motifi ördüğüm zaman doğdun, der. Abisi odanın kapısındaki bir çizgiyi gösterip boyum şu çizgiyi aştığı zaman doğdun, der. Şişman bir amcası vardır. Belindeki kemeri tutup, ben kemerin şu deliğini kullanırken doğdun, der. Böyle böyle mahalleyi dolaşır ve herkesten değişik bir doğum zamanı işitir.



Umreye gideceğim netleşince ben de yavaştan etrafımdakilere sormaya başladım. Nasıl gittin, nasıl geldin, neler oldu, şuna dikkat et, onu yap, bunu yapma diyeceğin bir şey var mı diye. Bazıları hiç sormadan anlattı. Aynı Memo'ya gelen cevaplar gibi hiç birbirine benzemeyen şeyler duyuyorum. Herkes fili tuttuğu yerden tarif ediyor.  Onları birleştirip file ulaşmak da bana düşen pay. 

Filin pıt pıt atan kalbinden bahsetti, aynı karna mukim olduğum kişi. İçinden bir ses duyacaksın gidince dedi. Ona kulak kesil, konuş onunla. Niçin dönüyorsun Kabe'nin etrafında, Say'da neyi arıyorsun, Hacer annemiz suyu aradı. Sen neyi arayacaksın, ne isteyeceksin orada dedi. Taşlayacağın her şeytana bir niyet koy. Ben büyüklerin hepsini ayrı ayrı bir kötülüğü/ zorluğu niyet ederek taşlamıştım, dönünce bütün o meseleler iyiliğe döndü ama küçük şeytanları taşlarken bunu yapmayı unutmuşum. Gelince küçükler yavaş yavaş büyük oldu dedi. 


Bir öğrenci oradaki güvercinlere buğday götürün dedi. Nasıl da tam ona yakışacak incelikli bir iş. Hiç aklıma gelmezdi. Bavula bir avuç da olsa buğday koymaya niyet ettim. Bir de otelde pencerelerin açılmadığını söyledi, üzüldüm. Akşam odanın penceresini açıp şöyle bir göğe bakamayacak mıyız dedim, maalesef dedi. O da sırf bunun için bir gece terasa çıktıklarını ama biraz tehlikeli olduğunu söyledi. Otel kaç katlı kim bilir.

Tuvaletler Ebu Cehil'in evinin olduğu yerin altındaymış. Bu bilgi beni güldürdü.  

Elindeki tespihi, okuduğun yasin cüzünü hediye edince seviniyormuş insanlar. 

İçinden gelen sese kulak ver diyen kişi zemzem içince ishal olacaksın, günahların döküldüğü gibi içindeki zararlı şeyler de çıkıp gidecek bedenin temizlenecek dedi. Bir başkası yediğin içtiğin bağırsağını bozabilir istersen yanına reflor al dedi. Ben yine tebessüm ettim. 

Babam hacca giderken minik kilitli poşetlere bir avuç fındık ve üzüm koymuştuk, dışarda acıkırsa bir şey aramasın. Hazır çantasından çıkartıp yesin diye. Şarküteride bir seferlik peynir zeytin vakumlatıyormuş millet, deyince arkadaş benim de bir iki beyaz peynir alasım geldi. Yine tebessüm ettim. 

Eskiden bu otelcilik hizmetleri bu kadar yaygın değilken insanlar yiyeceğini hep yanında götürürdü. Tarhana, tencere, tüp hazırlıkları yapıldığını hatırlıyorum.

Eh artık biz de yapacağız kemdimizce bir hazırlık. Eksik olmasın arkadaşlarım da hep bir şeyler getirdi. Tavaf tespihim bile var :)


Bir de her yerde fıldır fıldır çalışan klimalar varmış. Millet hep ince kıyafetlerden bahsediyor benim gözüm hırkalarda. Yağmurluğumu alıp gideceğim inşallah.

Yorumlar