Ana içeriğe atla

Rıhle-4

Haber gelince önce dedim her şeyi okumalıyım. Mekke'ye Giden Yol, Kâbe ile Konuşan Adam, Ali Şeriati ve İslamoğlu'nun hac kitapları, Talha Uğurluer'in resimli Mekke Medine kitabı, Peygamber Efendimizi anlatan Tanıyan Sever kitabı, Keşkül dergisi Hac özel sayısı falan liste uzar gider. 



Sonra dedim hiç bir şey okumayayım. Hiç bir şey bilmeden ve sanki bir ümmi olarak gideyim. Hatta Kâbe görsellerine bile bakmayayım gidene kadar. Bir nevi perhiz. Bu zamanın getirisi olarak daha gitmeden her şeyi görmüş olmak hayretimizi azaltıyor mu acaba? Eskilerin Kâbeyi ilk görüşü ile bizim ilk görüşümüz arasında dağlar kadar fark var muhtemelen. Ve onların günler süren yolculukları. Yol üzerinde uğradıkları mekanların adım adım kendilerini varılacak menzile hazırlaması. 

Fatma Bayram hocadan duymuştum ona da bir hocası söylemiş. Bu eski zaman camilerinin bahçesinin geniş olmasının bir sebebi de içeriye varana kadar yürüdükçe o yol üzerinde kişinin kendisini namaza hazırlamaya imkan vermesidir. Dan diye hemen namaza durmuyorsun yani. İşte eskiden gidenler öyle yol üzerindeki Peygamber ve evliya duraklarına uğraya uğraya bir nevi pişerek gidermiş Kâbe'ye. Bizim tek durağımız havaalanı.  Önce bir Üsküdar'a mı gitsem acaba? 

Korkuyorum kendimden kalbim nasıl olacak diye. Ey kalpleri halden hâle çeviren Rabb'im kalplerimizi dinin üzere sabit kıl.

Yorumlar