Ana içeriğe atla

Rıhle-1

Maddi durumu olmayıp parası ile hacca gidemeyecek olanlar bir yol arardı kendine.
Mekke'ye giden bir yol. 

Para olmayınca gitmesi de bir gereklilik değildi aslında ama ateş düşünce gönüle, dur durabilirsen Ali Cabbar :) 



Görevli olarak gidenler, kasap ve şoförler. Bir de hocalar. 

Umre denen şeyin varlığından haberdar değildim zaten çocukken. Hacdan gelen zemzemin tadı da şimdiki gibi değildi. Giden azdı, getirilen malzeme de az ve kıymetli.

Üstü işlemeli bakır su bardağı, içinde hac görüntülerinin olduğu minik film makinaları, birbirine bağlı yedi halka şeklinde gümüş bilezikler, ipe dizili inciler, Kabe resimli kırmızı halı seccade, ezan okuyan saatler, sürme, hurma, misvak ve hacı misi. 

Babam rahmetli ne parasını denkleştirip hacca gidebilirdi, ne kasaptı ne de şoför.  Eskiler ne güzel söylemiş nasipse gelir Çin'den Yemen'den nasip değilse ne gelir elden. Babamın nasibi de hiç akılda olmayan bir yerlerden ve elbette ki kendisinin de gayret etmesiyle geliverdi.  Babam hacca gitti. 

Görseldeki kitabı 23 yıl önce okumuştum. İçeriğini hiç hatırlamıyorum ama içime bir ateş düşürdüğünü ve o vakitler oralara dair ne görsem ne duysam gözyaşlarımı tutamadığımı hatırlıyorum. 

Aradan yıllar geçti. Ateşin üzeri küllendi. Gitmeyi görmeyi aklıma getirmediğim günler oldu. Sonra bir gün karşımdaki dağa bakarken Peygamber Efendimizin "biz Uhud'u severiz Uhud da bizi sever" deyişi geldi aklıma, dedim bundan sonra senin adın Uhud olsun. 

Bisikletle gidip geldiğim yolda kendime sınır bellediğim bir yer vardı oraya da Mikat dedim.


Böyle küçük neşeli bir oyun ile etrafta benzetilecek, adlandırılacak ne var diye bakıp duruyorum. 

Yorumlar