Ana içeriğe atla

Teze Camii

Eşim Malatyalı. Daha önce iki kez Malatya'ya gitme imkanımız oldu. İklimin, doğanın, bitki örtüsünün, tarihi yapıların doğuya gittikçe değiştiğine şahit olmak benim gibi yaşadığı yerden pek uzağa gitmemiş biri için iyi bir deneyimdi. İnsanların davranışlarını gözlemlemek, tabelalardaki değişik isimleri okumak, dildeki şive farklılıklarını çözmeye çalışmak güzeldi. Mesela Cöşnük diye bir yer var. Görmeden sevdim. Adım Çöşnüklüye çıktı evde. Bir sürü şey var anlatacak ama ben bir camiden bahsetmek istiyorum. Malatya merkezdeki eskilerin diliyle Teze Camii'nden. Ahmet Murat'ın yeni bir kitabı çıktı, adı Taşı Taşırmak. “Bu kitap, camilerde duyulmuş bir sevincin eseri olsun, bir cami neşesiyle donanmış bulunsun isterim. Camilerin içinde geçen dakikalarımın şu fani dünyanın yabancılığını seyrelten en kıymetli anlarımın önemli bir kısmını oluşturduğunu, bu satırları yazdıkça daha iyi görüyorum. Bir cami yaptıracak param yoktu, ben de bu kitabı yazdım.” diyor Ahmet Murat. Bir mimari şaheser ve ibadethane olarak Süleymaniye Camii’ni ele alıyor. Ben de bir camiyi yazacak olsam Teze'yi yazmak isterdim. Asıl adı Hacı Yusuf Taş Camii olan eser Osmanlı son dönem mimari yapılarından. İlk başta Teze'yi yer ismi sanan ben sonra bunun yeni anlamında, taze kelimesinin halk dilinde söylenişi olduğunu farkedince camiyi daha çok sevdim. Bir de namaza yetiştiğimiz ilk vakitte hoca okuyuşu ile bizi Kabe'ye götürünce iyice ünsiyet kurduk camiyle. Henüz kutsal topraklara gitme imkanımız olmadı ama oradan ayrılmanın provası gibiydi Teze'den ayrılmak. Malatya'dan döndükten sonra öğrendim ki eşimin dedesi her vakit namazında Teze'ye gidermiş. O kadar ki, bir sabah namazı vaktinde arkadaşları onu camide göremeyince, "gelmediyse mutlaka ölmüştür" diyerek evine gitmişler ve gerçekten dede o sabah vefat etmiş. İnna lillah ve inna ileyhi raciun.

Yorumlar