Ana içeriğe atla

Zanzibarlı Seher

Tenekeci Muhit'te arkadaşlarını yazıyor. Denk geldiniz mi hiç? Burası da benim Muhit'im. Baktım ben de bir kaç arkadaş yazmışım bugüne kadar. Portre, edebi türler içerisinde bir tür. Özelliklerini bilmiyorum. İyi bir portre nasıl olmalıya dair bir fikrim yok. Ben yine fili tuttuğum yerden tarif edeceğim. Ethos, pathos, logos üçlüsünün iki kısmının yazının başından itibaren cepte olduğunu düşünüyorum. Bana itimat ediyorsunuz değil mi? Gözünüzde düzgün bir yerde durduğumu sanıyorum. Ethos tamam yani.


"Ethos, konuşmacının karakteri ve güvenirliği ile ilgilidir. İkna etmek isteyen kişinin itibarı, yani nasıl davrandığı, ne söylediği, ne yaptığı, hangi değerleri temsil ettiği, hakkında bilgi sahibi olunması ve güvenilir olması, dinleyicilerin konuşmacıya güvenmesini ve onun söylediklerine inanmasını sağlar."
Pathos desen, ooo her yer pathos. Yazılarda pathosdan başka bir şey yok çoğu zaman.


Pathos, duygulara hitap eden bir ikna yöntemidir. Konuşmacı, dinleyicilerin duygularını harekete geçirerek onları ikna etmeye çalışır. Bu, özellikle dramatik hikayeler, görsel imgeler ve güçlü sözcükler kullanarak yapılır. Bu yöntem, dinleyicilerde bir tepki veya duygusal yanıt uyandırmak suretiyle etki bırakmayı amaçlar.
Gerçi ben bu pathos işini okuyucuyu ikna etmek için yapmıyorum, kendiliğinden, kendim için oluyor ne oluyorsa. Yazıyı da terapi niyetine kendimi rehabilite etmek için yazdığımdan ortalık pathosdan geçilmiyor. Belki ileride logosu güçlü yazılar yazarım.


Logos, mantıklı ve akılcı bir argümanla ikna etme yöntemidir. Konuşmacı, dinleyicilere somut veriler, gerçekler ve mantıksal çıkarımlar sunarak konuya ilişkin bir doğruluk sağlamaya çalışır. Bu yöntem, dinleyicilerin konuşmacının düşüncelerine akıl yürüterek katılım göstermelerini sağlar.


Haydi bismillah. Yıl 1999 ya da 2000'li bir şey. Ben İzmit'te patoloji laboratuvarında çalışıyorum. Seher'le aynı liseden mezunuz. O benden küçük. Okulda pek bir temasımız olmamış.  Şimdi ne vesile ile karşılaştık bilmiyorum ama aklını civcivlerin cinsiyetiyle bozmuş gibi duruyor. Civcivlerin doğar doğmaz cinsiyetinin tespit edilmesi gerekiyormuş ve bu insan eli ve gözüyle yapılıyormuş. Bu konuda İsrail çok iyiymiş. Hay bin kunduz. Bu her taşın altından bir Yahudi çıkması bizim taaa çocukluğumuzdan beri duyduğumuz bir şeydi zaten de ama bununla dalga geçen bir kesim vardı bir de. İşiniz gücünüz komplo teorisi diyen. Hepsi gerçekmiş meğer. Neyse, Seher o sıralarda bu cinsiyet ayrımı işinde ustalaşmaya çalışıyordu.


Bir sonraki sahnede Seher evlenmiş ve Sudan'a yerleşmişti. Hatta o günlerden hatıra, telefonu rehberimde Seher Sudan diye kayıtlıdır. Bir daha kaç yıl sonra denk geldik birbirimize bilmiyorum. AÖF sınavlarında karşılaştık. Aralarda hep boşluk var, hikâyesini tam bilmiyorum aslında. Keşke yazsa da okusak ama yaşamaktan yazmaya vakti yok. Orada üç tane çocuğu olmuş üniversite okumuş, Arapçayı halletmiş. Galiba Sudan'da iç savaş çıkınca da Türkiye'ye geri dönmüşler. O vakitler yine yeni bir bölüm okuyordu. Sonra hep Yalova'daki yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimi ile ilgilendi. Arapça öğretmenliğine devam etti.
Bir gün İstanbul'dan bir arkadaşla buluşacağız Yalova'da. Dedim Seher'i arayayım da yer sorayım, nereye gidelim diye. O ara başında kimbilir kaç iş var. Tutturdu ben sizi götüreceğim diye. Allah razı olsun geldi bizi araba ile aldı güzel bir mekâna götürdü.
Sonra bu senenin başlarında bir gün telefona bir bildirim geldi.  Allah Allah bu da ne dedim. Zanzibar'dan haber var diye bir gruba eklenmişim. Meğer bizim Sudanlı Seher olmuş Zanzibarlı Seher.  Yalova'daki grubu ile bir süredir orada bir mescid ve okul yapımına destek oluyormuş zaten. Benim haberim yokmuş. Şimdi ailece Zanzibar'dalar. Yapılacak çok işleri var.


Bazı insanlar bir ordunun öncü birliği gibi hareket ediyorlar. Biz arkada kalanların görevi de onlara destek olmak. Ne onlar kalabilir ne biz gidebiliriz. Herkes görevini ifa edecek. Arada konuşuyoruz, burayı görmelisin diyor. Varlığın içinde yaşarken yokluğu tahayyül etmek zor. İnsanın içindeki fitili ateşlemesi için cepheye gitmesi şart galiba. Kimbilir belki bir gün yolumuz düşer. Şimdilik videolara bakıp ağlama safhasındayım.



Yorumlar

Yorum Gönder