Ana içeriğe atla

Gazeteler

Dün kaç yıldır okumak isteyip de bir türlü bulamadığım Yenişafak kitap ekini aldım sonunda. Resmen taşra sıkıntısı:) yaşadığım yeri seviyorum aslında ama gazete satan müstakil bir bayi yok. İşyerinin altında bir market var, onlar gazetelerin eklerini getirmiyorlar. Migros ve Carrefour'a da ben gitmiyorum. Dolayısıyla kitap ekini almak hiç mümkün olmuyor. 


Merkez camiinin karşısında yanından burnumuzu tutarak geçtiğimiz bir umumi tuvalet var. Meğer ikinci iş olarak gazete satmaya başlamış. Bu vesileyle çok şükür kitap ekine kavuşmuş oldum. 

Sonra bütün eski gazete anıları hücum etti zihnime. Dur bunları yazayım dedim. Gerçi bu ara sürekli eskiye atıf yapan masalcı hanım teyze modumdan sıkılmaya başladım. Belki başka şeyler yazma vaktim gelmiştir. Ama bugün değil. Ayfer Tunç'un bile içindeki o masalcı teyzeden kurtulmak için zamana ihtiyacı vardı. Oturdu kapkalın " bir maniniz yoksa annemler size gelecek" kitabını yazdı. Benim de daha içimde bir şeyler var yazılacak. Çok çok yazayım da onları bitirivereyim :))

Bugünün konusu gazete. Eskiden ne güzel gazete alırdık. İlk hatırladığım Güneş. Bir ara yemek kartları vermişti. Hepsini biriktirmiştim. Şeffaf, mika açılır kapanır bir kutusu vardı. Ne alaka bilmiyorum tarifler genelde Fransız mutfağına aitti. İlkokul üç falan, yemekte taze fasulye yiyip, yemekten sonra Boeuf Stroganoff tarifi okuyordum :)) 

Sonra Viking fasikülleri vermeye başladılar. Biraz da onları biriktirdim. Dergiler kitaplar falan hep. Tencere tabak furyasına hiç dahil olmadım. 

Üniversiteye başlayınca Sabah gazetesi ile tanışmıştım. Reyhan ablam sayesinde hergün Hıncal Uluç okuyordum :) Üni bitip eve dönünce Vakit/Akit diye kapandıkça isim değiştirip tekrar tekrar açılan gazeteye abone oldum. Bir dönem Milli Gazete aldım. Hasan Karakaya, Dilipak, Ayçil, Sibel Eraslan o zamandan aklımda kalanlar. 
Sonra laboratuvarda işe başlayınca bütün gazeteleri okur oldum. Ayşe Arman'ın bekarlık günlerini bilirim :) Ece Temelkuran, Nuray Mert, Ramize Erer ile Piyale Madra'nın karikatürleri. 


Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Radikal. Köşe yazılarını, sanat kültür sayfalarını yalayıp yutuyorum. Hürriyet'in İK eki okul gibiydi zaten. Yazıları kesip deftere yapıştırırdım. Gazetelerin hafta sonu ekleri de çok kaliteliydi. 
Belki de benim şu andaki uslubum bu köşe yazıları ile şekillendi. Çünkü daha çok konuşur gibiyim, olana dair bir rapor verir gibi. İki kapağın arasında ömür boyu saklanacak bir yazı değil de sabah çayının, ikindi kahvesinin yanında şeker niyetine okunup damakta tat bırakacak bir köşe yazısı gibi.


Yorumlar