Ana içeriğe atla

İzin

Birkaç gün izne çıktım. Hiçbir yere gitmeyi düşünmüyorum. Yaşım ilerledikçe evin ha deyince geri dönülebilecek bir yerde olması en büyük konfor olmaya başladı benim için. Arabamız olsa belki böyle düşünmem, bilmiyorum. Araba insanın ikinci evi haline geliyordur belki zamanla.
İşten eve evden işe rutin bir koşturmanın dışına çıkıp bulunduğu mekanda farklı bir zaman dilimi yaşamak da insana tebdil-i mekân ferahlığı verecektir. Aaaa ama bu her yer için söz konusu olamaz belki. Ben bunu bir sahil kasabasında yaşadığım için söyleyebiliyor olabilirim. Yine de herkes kendi yaşadığı yerde nefes alacak alanlar, eskilerin tabiriyle tenezzüh mekanları bulabilir, bulmalıdır. Bu yerler ille de Instagram stroylerinde gördüğümüz gibi olmak zorunda değildir. Evin hiç gitmediğiniz bir arka sokağı, hiç uğramadığınız bir park, sahilde bir çay bahçesi, her şey insanın bakışıyla değişiveriyor. Biraz da kafanın rahatlığıyla alâkalı. Yoksa nereye gidersen git, bakan göz, gören kalp senin. 


Kavafis'in o meşhur dizelerini anmanın vaktidir sanırım.

KENT 
 
"Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin. 
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa. 
Sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam; 
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya. 
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım? 
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada 
gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca 
yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın." 
Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler. 
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın 
aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın 
ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların. 
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın, 
ne bir gemi var, ne de bir yol sana. 
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte, 
yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.

Zaten bu sene leylekleri de görmedim 😉

Yorumlar