Ana içeriğe atla

Çilehânede bir Virginia :)

Geldik çilehâneye. Kırk gün odun taşıyacağız. Önce odunu getirip sonra aleme duyursam iyiydi ama ne yapalım, serde tavukluk var.  Gıdaklamadan yumurtlayamıyorum. Bugün bir paça kıvıracağım inşallah. 

Malzemeyi tanımak önemli. Makasla ilk kez bir şey kesmeye kalktığınızda bir türlü kesmez kumaşı. Kumaş makasın içinde ezilir. Kendinizden emin bir şekilde, kontrollü ama aynı zamanda esnek olmalısınız. Tabii ne yaparsanız yapın bu ilk başlarda bir türlü olmaz. Sanırım her işte böyledir. Mekanik şeylerde yani. 

Bisiklete ilk binmeye başladığım zamanlar, yolda tanıdık birini görünce bırak el sallamayı başımı sallamak bile sorundu. Gidondan elimi çektiğim anda düşerdim. Şimdi kolaylıkla herkese el sallıyorum hatta video bile çekiyorum ama vitesle pek aram yok 🤪 Dümdüz yolda gidip geliyorum, kendisine hiç dokunmadan. Karamürsel'in eski doktorlarından rahmetli Halil İbrahim Erden tansiyon aletinin ömrünü uzatmak için cırt cırt yapışkan kısmını hiç açmazdı. 

(Bir fatiha okuyalım bu vesile ile)

Ortalama insan pazusuna göre ayarladığı aleti hastanın koluna geçirir öyle ölçerdi. Benim vitesin ömrü de çok uzun olacak sanırım hiç oynatmıyorum yerinden. Gerçi kendisi ikinci el olup bana gelene kadar biraz yaşlanmıştı ama olsun. Nasrettin hocanın onlar arıyor ben buldum diyerek sazı bir yerinden sabit tutması gibi ben de vitesi bir yere sabitledim. Hiç aramıyorum.

Yarın biraz Virginia okuyayım. Bence de her kadının kendine ait bir odası olmalı. Dikiş makinasını, kumaşlarını, kitabını, defterini her gün her gün tekrar kurup kaldırmak zorunda olmamalı. 
Bugün ne yazacağımı pek de bilmeden başladım yazıya. Biraz Yunus Emre'den, biraz insanın görülmek isteme ihtiyacından, biraz Cahit Zarifoğlu'nun okuyuculara sık sık bize yazın ve kendinizi anlatın demesinden bahsedecektim,  ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim diyen Allah'a (cc) hamd ederek.

Bir yazar şöyle diyor, ne yazacağımı ben de çok merak ediyorum. Oturup yazıyorsun ve yazı bir yere doğru gidiyor.

Yorumlar