Ana içeriğe atla

Malatya - Yozgat - Karamürsel

2018 yılında ilk kez Malatya'ya gittim. Eşimin dayısı çok afilli bir cümle söyledi laf arasında. Vayyy be dedim içimden. Gerçi yola çıkmadan kendime bir defter ayarlamış ve ilginç bulduğum şeyleri yazmaya niyet etmiştim ama "dayıcığım o söylediğiniz cümleyi  bir tekrar eder misiniz" de denmezdi ki koca adama. Caaanım cümle ben deftere yazamadan öyle uçup gidiverdiydi. Sonraki günlerde dışarıda dolaştıkça fark ettim ki söylediği sözler meğer belediyenin billboardlarda yazan sloganıymış :) Anadolu'yu Anayurt Yapan Destan Şehir Malatya.



Sosyal medyadan tanıştığım bir arkadaşın Yozgat'ta yaşadığını öğrendim dün. Benim bir Yozgat'a gidesim var Mustafa Çiftçi hikayelerinden mütevellit. O sırada mutfakta asılı duran haritaya baktım ve Yozgat'ın Ankara'dan daha uzak olmasına şaşırdım. Yakın sanıyordum çünkü. Arkadaş da onun üzerine aaa tabii, zaten belediyemizin sloganı o, dedi. "Türkiye'nin Tam Ortası, Yiğitler Şehri Yozgat". Çok hoş değil mi, seviyorum böyle şeyleri.

Kocaeli'nin sloganı "Çalışınca Oluyor" :) Tam bir sanayi kenti mottosu. Karamürsel'in ki ne peki, sıkı durun söylüyorummmmm: Huzurun Başkenti :))

Geçen hafta bizi ziyarete gelmeye niyet eden sevgili Hatice, sizin orada tarihi bir şey var mı, diye sordu. Bu kadar yolu gelmişken bir taşla beş kuş vursak iyi olurdu ama maalesef yok, dedim. Sonra telefonu kapatınca Ayten dedim, Malatya'daki dayı kadar olamadın beeee.  İnsan hiç olmadı, yaşadığı yerin sloganı şöyle iki lafın arasına sıkıştırır. Ne demek burada tarihi bir şey yok.



Sonra dışarıdan bir göz olarak baktım yaşadığım yere.  Ohooo yok yok. Osmanlı'nın ilk kaptan-ı deryası mı dersin, Cumhuriyet döneminin ilk dokuma fabrikası mı,  her şeyin ilki bizde. Nurettin Topçu'nun ilk öğrencilerinden biri Muzaffer Civelek, sonra Oruç Arıoba'nın aile mezarlığı, Tarkan'ın mezun olduğu lise.


Lise deyince aklıma geldi bak. Biz o okula tanıtıma gittik de konferans salonu bile yoktu, kantinde konuşma yaptık mecburen. Duvarda Tarkan'ın fotoğrafı asılıydı. Sorumlu bir vatandaş olarak kendisine bunu bildireyim dedim :)) Instagramdan mesaj yazdım. Hayrına şu okula bir konferans salonu yapıverin dedim, bahçede yer neyin var zaten. Neyse efendim konuyu dağıttım iyicene.


Hatice gelmişken Muzaffer beyle de tanışsın diye sabahtan bir e-posta attım kendisine. Sonra pek bi eğlendik bu durumla. E-posta ile mi haberleşiyorsunuz dedi Hatice.   Eee yani tabii ki de dedim, öyle dümdüz telefon açacak halim yok ya, seksen iki yaşında emekli profesör, sayın Muzaffer Civelek beyefendiye. Ateş yakıp duman da gönderemeyeceğime göre geriye bir tek e-posta kalıyor. Ayrılırken bir fotoğraf çektirelim hatıra olsun dedik. Artık herkes dip dibe fotoğraf çektiriyor. Biz niye bu kadar aralıklı durmuşuz ki dedi Hatice. Edepten dedim, edepten.


Yorumlar